top of page

İki Devlet Tek Millet, 1 Charter Uçuşu

Cemre, Azerbaycan'a yerleşme ve yurda dönüş maceralarını yazdı...



Nasıl başladı?...

Azerbaycan’da yaşayan eşimin bir arkadaşı ile başladı aslında tüm süreç. Hem müzisyen hem de benim gibi reklamcı olan bir eşim var. Ve onun eskiden birlikte çalıştığı bir arkadaşı Azerbaycan’a taşınmış bize iş teklifini yapmadan 1 sene önce. Her şey onun bizi bir gün Beşiktaş’ta bir kafede ikna etmesiyle başladı. Yapabilir miyiz, nasıl olur soruları esnasında bir anda kendimizi evdeki eşyalarımızı depoya kaldırmak üzere hazırlarken bulduk.

 

Şimdi diyebilirsin ki böyle bir karar nasıl verilir?

Eğer gelen güzel bir teklif varsa, “en kötü ne olabilir ki, geri döneriz” diye düşünerek kendimizi bir bilinmezliğe attık.



Hazırlıklar...

Hazırlıkları yaparken çok garip bir psikolojiye giriyor insan, ki Azerbaycan aslında bizim komşu ülkemiz ve uçakla Bakü-İstanbul arası sadece 2 saat sürüyor. Fakat gurbet yine de gurbet ve günün sonunda içinde yaşadığınız konfor alanından çıkmak pek kolay olmuyor.

 

Yukarıda da belirttiğim gibi eşimin arkadaşı zaten orada yaşıyor olduğu için bize ev bulma konusunda çok yardımcı oldu. Bilmeyenler için söylemek isterim eşimle benim 2 tane de köpeğimiz var. Ve Azerbaycan’da da Türkiye’de olduğu gibi ev sahipleri bu durumu duyunca pek hoşnut olmuyorlardı. Ama şansımıza çok tatlı bir ev ve ev sahibi bulduk.

 

İş konusunda da aslında ilk teklif eşime gelmişti arkadaşından, sonrasında benim de reklamcı olduğumu öğrenince bana da bir teklif yaptılar ve bir anda o zaman çok severek çalıştığımız ajansımıza istifamızı verirken bulduk kendimizi.

 

İstifamızı verdikten sonra burada ev toparlamak ve hesap kitap yapmak dışında bir hazırlığımız olmadı. Azerbaycan’a gitmek bir Avrupa ülkesine gitmek kadar meşakkatli değildi neyse ki, sadece köpeklerimizin sağlık kontrollerini yaptırmamız gerekiyordu ama çok şükür orada da prosedür çok uzun değildi.


Azerbaycan'a varış....

Azerbaycan’a giderken yaptığımız planlamalar pek evdeki hesaba uymadı ve ben eşimden 1 hafta önce erken gitmek durumunda kaldım. İlk gittiğinizde pek bir şey anlamıyorsunuz zaten, çünkü hep bir koşturmaca hali. Eşyaları yerleştirme, köpeklere mama arayışı, tutulan evdeki eksikleri toparlayarak orayı bir “eve” çevirme çabaları başlıyor.

 

Çok rahatlıkla söyleyebilirim ki Bakü bir Avrupa şehri hissine sahip olduğundan dolayı şehre adaptasyon sürecimiz bizi çok zorlamadı. Çok küçük ve kompakt bir şehir Bakü. Bir tarafına baktığınızda Sovyet tarihine dair izleri çok rahat görürken, kafanızı diğer binaya çevirdiğinizde kendinizi Paris’te gibi hissettiğiniz bir şehir.


Dil engeli ve iletişim zorlukları, kültürel farklılıklar...

Öncelikle dille ve kültürle ilgili olarak şunu belirtmek istiyorum, çünkü bu benim kendimi çok eksik hissettiğim bir konu oldu ilk haftalarımda; Azerbaycan halkı Türkiye’ye dair her şeye o kadar hakim ki. Biz de bir o kadar uzak kalmışız onlara ve kültürlerine. Çünkü ben çocukluğumdan beri Azerbaycan’ı bir komşu/kardeş ülke olarak bilirdim ama meğerse onlara dair hiçbir şey bilmediğimi fark ettim.


Onlar bizim konuşmalarımızı çok rahatlıkla anlarken ben ilk gittiğimde onların konuşmalarını anlayamıyordum. Evet bir çok Azerbaycan’lı sizin rahat hissetmeniz için sizinle Türkçe konuşuyor fakat aslında konuşmalarına hiç de gerek olmadığını fark ediyorsunuz dile alıştıktan sonra.


Ayrıca Azerbaycan dilinin ve kültürünün kendine has olmakla beraber bu denli harmanlandığını da görmek beni hem şaşırtmıştı hem de bu karışıklık içinde kendi kültürlerini koruduklarını görmek de hoşuma gitmişti. Çünkü Sovyetler döneminden dillerine kazınan bir çok Rusça kelime de kullanıyorlardı.

Fakat dediğim gibi çok misafirperver ve yardımsever oldukları için bu zorluklar bir süre sonra zorluk olmaktan çıkmıştı.



Dönüşe geçiş...

Kötüye gitme pandemi süreci ile başladı. Ülkelerin hepsi kapanmadan önce eşim mevcut işini değiştirip başka bir işe geçiş yapacaktı. Mevcut iş yerindeki mutsuzluğu nedeniyle başka bir yerle kağıt üzerinde anlaşmadan eski işinden ayrıldı.


Görüşme yaptığı esnada kapanma başladı ve birçok iş yeri yeni işe alımları durdurdu ve hatta işçi çıkartmaları başladı. Bu esnada ben hala işimde çalışmaya devam ediyordum fakat şartlar pek iyiye de gitmiyordu.


Yukarıda da belirttiğim gibi eşim reklamcı olmasının dışında aynı zamanda müzisyen ve müziği de gerçekten bir tutku ile yapıyor. Gerçekten tutku ile yaptığınız bir hobiniz/mesleğiniz olduğunda onu yapamadığınızda duyduğunuz mutsuzluk gerçekten çok ağır bir yük. Ve o esnada müzik de yapamadığı için artık ülkemize geri dönmek istediğimize karar verdik.

 

Fakat hayatta her zaman her istediğinizi istediğiniz anda yapamıyorsunuz. Çünkü o sırada hayatın başka planları oluyor sizin için.

Bu işten çıkarılma sürecinden sonra tam pandemi sürecinde ülkeye taşınan ve kapanma nedeniyle ailesini Azerbaycan’a getiremeyen bir arkadaşımızın yanına taşınmaya karar verdik. Çünkü hem eve giren gelir azalmıştı hem de evde kapalı kalmak bizi psikolojik olarak da zorlamaya başlamıştı.


Arkadaşımızın yanına taşındığımızda aynı sitede başka Türk arkadaşlarımız da olduğu için bir anda üniversite hayatına geri dönmüş gibi olduk. Adeta bir yurt hayatı yaşıyorduk, 3 köpek (arkadaşımızın da 1 köpeği vardı) ve Azerbaycan’da mahsur kalmış 7 Türk olmuştuk. Çünkü ülkemize dönebileceğimiz bir uçak yoktu.



Charter uçuşu...

O sırada charter uçuşları düzenleniyordu fakat sınırlı sayıda insan gönderiliyordu. Ve gelelim en büyük soruna; pandemi nedeniyle Türkiye yurt dışından evcil hayvan dahil olsa tüm hayvanların ülkeye girmesini yasaklamıştı.


Bu süreç bizi psikolojik olarak zorlayan en büyük dönemdi diyebilirim, çünkü charter uçuşları için havayollarını aradığımızda bize köpeklerimizi Azerbaycan’da bırakmamız gerektiğini aksi takdirde adımızı listeye yazamayacaklarını söylüyorlardı. Diğer köpek sahibi arkadaşımızla avukat araştırmalarımız bu esnada başladı. Her gün Türkiye’den avukatlarla görüşüyor ve bu konu için neler yapabileceğimizi konuşuyorduk. Çünkü eğer uçağa bir insan binebiliyorsa köpeklerin de binebiliyor olması gerekiyordu bize göre.

Bir insanın taşıyacağı mikroptan/virüsten daha fazlasını mı taşıyordu bu masum hayvanlar? Biz buna inanmıyorduk.



Gazete haberlerine konu oluş...

Biraz zaman sonra bizim gibi başka ülkelerde evcil hayvanları ile mahsur kalan insanların haberlerini de duymaya ve dinlemeye başlamıştık. Kamuoyu oluşturmaya ve sesimizi çıkartmak için neler yapabileceğimizi konuşurken haberlere ve gazetelere çıkmaya başladık.


Bir insan evladını nasıl bırakabilir başlıklı haberler atıldı ve beklemeye başladık.

Neyse ki günün sonunda evcil hayvanların extra virüs taşıyabileceğine dair olanlar konular da rafa kaldırıldı. Ve biz Azerbaycan’daki Türkiye konsolosluğunda charter uçuş listesine adımızı yazdırabildik.



Fakat o esnada öğrendik ki bir uçakta sadece 2 köpek olabilirdi ve o hafta içerisinde Türkiye’ye sadece 3 charter uçuşu vardı. O uçuştan bir tanesi için çoktan liste belirlenmişti ve geriye kalan 2 uçaktan birinde de 1 köpek daha vardı. Biz de arkadaşlarımızla plan yaparak çok hızlı bir toparlanma ile o uçuşları bir şekilde yakalayabildik.

Fakat bu süreç içerisinde çektiklerimiz ve yaşadıklarımız gerçekten inanılmazdı, Azerbaycan haber kanallarına dahi çıkmıştık.

 


Sonuçta...

Hayatta karşınıza çıkan deneyimleri denemeden asla bilemezsiniz, o nedenle tüm zorluklara ve değişimlere açık olun. En kötü gözüken ve içinden çıkamadığınız en zorlu günler sonrasında o güneş mutlaka açıyor.


İnsanın her daim yeniliklere, farklılıklara açık olması hayatındaki yolunu çizerken ona çok yardımcı oluyor. En zor anlar bile aslında hayatınızda karşınıza gelecek bir sonraki olay için sizi hazırlıyor. Bu kafa yapısı ile ilerlediğinizde yaşadıklarınız tümü güzel bir deneyim olarak size kalıyor.

 

Gitmeden önce gideceğiniz yeri mutlaka çok iyi araştırın. O bölgedeki insanların kültürlerini, dillerini, günlük yaşamlarına ait bir takım bilgiler edinmeye çalışın. Hatta eğer fırsatınız varsa taşınmadan önce mutlaka 2-3 günlük bile olsa önden bir keşif turu düzenleyerek taşınacağınız şehri, o şehrin insanlarını ve dinamiklerini görmek için kendinize fırsat yaratın.

Sonrası zaten gelir...

Comments


bottom of page