Türkçe: Yazıyor... Talks!: Dr. Zeynep Pınar Cohen | 'İş'te travma!
- İrem Aycı
- Jan 12, 2024
- 5 min read
Updated: Jan 21, 2024
Bu söyleşiyi okuduktan sonra iş yerindeki davranışlarınızı sorgulayacak ve eğer çocukluğunuzdan bu güne getirdiğiniz bir travmalarınız varsa işteki davranışlarınıza yansıyan potansiyel sonuçlarını öğreneceksiniz.
Farkındalıklarımızın günden güne arttığı, duyar seviyelerimizin sürekli tırmandığı bu günlerde kendimizin ne kadar farkındayız ki?
İçinde bulunduğumuz bu zor düzende para kazanmak için kayıtlara geçmiş 31 milyon 835 bin kişi olarak durmadan çalışıyoruz. Her bir çalışan bir hayat hikayesi demek.
Yoğunluklarımızın yanında bir de geçmişimizden peşimizde sürüklediğimiz travmalar varsa aman aman...
Birileriyle konuşmaya, anlaşılmaya ve dinlenmeye ihtiyacımız var.
Çocukluk travmalarımızın iş yapış biçimlerimizdeki etkisini az çok tahmin edebiliyordum, derinlere inmek için hemen sayın Dr. Z. Pınar Cohen'e bir telefon ettim. Hocam dedim yetişin biz beyazından mavisine tüm renk yakalılar olarak dardayız. İş vereni, çalışanı...
Fark etmez.
Sağ olsun beni kırmadı her bir sorumu itinayla yanıtladı. Tek tek açıkladı ve izah etti.
Hadi başlayalım hocam, buyursunlar...
Merhaba İremcim. Ben psikoloji okumakla ilgili serüvenime 1989’da Marmara Üniversitesi’nde Psikolojik Danışmanlık lisansı ile başladım.
Mezun olduktan hemen sonra Balıklı Rum Hastanesi’nde kısa bir çalışmanın ardından uzunca sayılabilecek bir aram var. 2001 yılında tekrar alana ve çalışmaya döndüm, o gün bugündür de hiç ayrılmadım.
Bu arada uygulamalı psikoloji, klinik psikoloji ve adli tıp sosyal bilimler alanlarındaki üç yüksek lisans ile İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü (şimdiki adı ile İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa / Adli Tıp ve Adli Bilimler Enstitüsü) Sosyal Bilimler alanındaki doktora eğitimimi ve tabii daha birçok mesleki eğitimi tamamladım.
Doktora tezim travma üzerine, havalı bir adı var; “Üç Kuşak Kadın Yetişkinin Çocukluk Çağı Travmaları, Dissosiyasyon ve Şiddete Yönelik Tutumları Bakımından İncelenmesi”.
Şimdilerde ise akademisyen olarak İstanbul Sağlık ve Teknoloji Üniversitesi’nde Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Bölüm Başkanı olarak, bir yandan özel pratiğimde yetişkinlerle aile-çift ve travma alanlarında çalışmalarıma devam etmekteyim.
Etkileyici bir kariyer gerçekten, o zaman bu kadar derin bilgi havuzuna bi dalalım derim, sıradaki sorum şöyle olacak hocam:
İremcim başlamadan önce travmanın oldukça kapsamlı bir konu olduğunu belirtmeliyim, burada söylenenler ancak tadımlık bazı bilgiler olacaktır.
Aslında “Trauma” Eski Yunanca "yara" sözcüğünden alıntıdır. Bir darbe sonucu oluşan bedensel veya ruhsal yara anlamında kullanılmaktadır.
Ruhsal travmaların taksonomisi var, örneğin travmalar insan eliyle yapılmış olabilir, doğal afetler şeklinde olabilir, kolektif olabilir, yani grup ya da bir ulus travmaya uğramış olabilir, bireysel olarak travmaya maruz kalınmış olabilir.
Aile (örneğin bir aile üyesinin dramatik bir şekilde ölümü, aile içi şiddet vb.) ya da işyeri (kurumun bir silahlı saldırganın saldırısına uğraması, bir çalışanın işyerinde intihar etmesi vb.) gibi kurumlar bazı travmalarla sarsılmış olabilir.
İnsan eliyle yapılmış kişilerarası travmalar ki daha çok bunlardan söz etmekteyiz bugün, en ağır olan travma çeşidi desek yanlış olmaz sanırım. Kişilerarası travmalar söz konusu olduğunda travmaya kaç yaşında uğrandığı, travmanın süresi, sıklığı, şiddeti, kim tarafından yapıldığı, travmanın etkilerini anlayabilmemiz açısından önem kazanmaktadır.
Bu tip travmalar fiziksel, psikolojik, cinsel alanların birinde veya birkaçında oluşmuş olabilir.
Travmatik yaşantı, çocukluk çağında başlamış ve sonlanmış olabilir. Çocukluk çağı travmaları genelde yeniden mağduriyetin önemli bir yordayıcısı olurlar. Bu durum, mağdurun yetişkinliğinde de travmatize edici yaşantılara açık olmasına sebep olmaktadır ve buna kompleks travma adı verilmektedir.
Bireyin uğradığı travmanın hangi alanda yapılmış olduğuna bağlı olarak, kısa, orta ve uzun vadede ortaya çıkan belirtiler farklılaşabilir.
Travmatik deneyimler fiziksel, psikolojik, cinsel alanların birinde veya birden fazlasında oluşmuş olabilir.
Ruhsal travma konusunun işyeri için ele alınmasıyla ilgili olarak bir şeyler söylemek benim için heyecan verici.
Birey aile içinde kötü deneyimler ile karşılaşmış ise bir dizi zorluk yaşayacağını öngörebiliriz. Ancak bu zorluklar uğranılan travmanın niteliğine göre değişecektir:
🔎 Genel olarak travma mağdurları özellikle duygu/dürtü düzenleme konusunda zayıflardır.
🔎 Kendilik algıları yüksek olasılıkla değişmiş olabilir.
🔎 Kişiler arası ilişkiler alanında bozulmalar deneyimlenebilir.
🔎 Suçluluk, utanç ve her şeyden sorumluluk duyma söz konusu olabilir.
🔎 Oldukça boyun eğici ya da asi ve hak arayışı peşinde savruluyor olabilirler.
🔎 Daha da sıkıntılı olanı bunlar birbiri peşine yaşanıp tutarsız bir davranış örüntüsü oluşturabilir.
🔎 Güven duyguları ağırdan hafife kadar bir yerde zedelenmiş olabilir. -Ancak aile içi travmatik yaşantılarda, olumsuz deneyim bireyi koruma ve gözetme yükümlülüğü olan bireyler tarafından uygulanmış olduğundan ya da birey söz konusu olumsuz yaşantıya tanıklık ettiğinden güven duygusunun sıklıkla bir düzeyde bozulmuş olabileceği beklenir.
🔎 Bu sayılanların işyerine yansımaması mümkün olmaz. Tetiklenmeler yaşanabilir.
🔎 Unvan başlığı altında bakıldığında bunu herkesten çok hak ettiğine dair bir algıdan kesinlikle hak etmediği şeklinde bir kendilik algısı görülebilir.
🤍 Ancak travmatik yaşantılar bireyler üzerinde her zaman ve mutlaka yıkıcı etkiler bırakmazlar.
🔎 Travmatik büyüme kavramı bize, olumsuz yaşantılardan hayatımıza ilişkin dersler alarak da çıkabileceğimize dair kanıtlar sunmaktadır.
Travma mağdurlarında dikkat ve bilinçte değişiklikler görülebilir. Bazen bu değişikliklere çözülme (dissosiyasyon) reaksiyonu eşlik edebilir.
🔎 Bilişsel işlevsellik düşebilir ve etkili karar vermede zorluklar görülebilir.
🔎 Stresle baş etme etkin yürütülemeyebilir.
🔎 Psikolojik ve tıbbi sağlık sorunları ortaya çıkabilir. Yapılan çalışmalar travma mağdurlarında, belli bazı psikolojik, psikosomatik ve psikiyatrik bozuklukların ortaya çıktığını bildirmektedir.
Bu tip değişiklikler işyeri performansını tahmin edebileceğimiz gibi olumsuz etkiler.
🔎 Travmalı liderlerin ve çalışanların iş yaşamlarındaki performansları süreklilik bakımından zora girebilir.
🔎 Mücadelede, iletişim becerilerinde ve iş birliği konusunda bazen kopukluklar yaşanabilir.
⚠️⚠️⚠️ Ancak çok önemli bir notum var, bu söylediklerim mutlaka ve herkes için böyle olacaktır şeklinde yanlış anlaşılmamalı. Yukarıda biraz değindiğim gibi, mağdurların durumları travmanın pek çok özelliğine göre değişir ancak en çok bireysel farklılıklardan etkilenir. Travma oldukça sübjektif bir olgudur.
Bir örnek üzerinde anlamaya çalışalım. Genç bir lider düşünelim. Bu lidere iki ayrı özgeçmiş yazalım ve farklı özgeçmişlerle yetişkinlikteki iş performansı nasıl olurdu, öngörmeye çalışalım.
Lider 1 ✅
Çok çocuklu ve dar/orta gelirli bir ailenin zihinsel kapasitesi yüksek çocuğu olsun.
Sınav başarısı yüksek bir çocuk olarak iyi okullarda eğitim aldığını varsayalım. Büyürken bazı noktalarda zorlanmaların olduğu bir ortam düşünelim.
Açlık, sefalet çekilmeyen ama bolluk içinde de olunmamış bir çocukluk ve ergenlik hayal edelim.
👩🏻👨🏼 EBEVEYN: Bu çocukluk ve ergenliğe fonksiyonel bir ebeveyn tutumu ekleyelim.
Lider 1 yaptıkları ve başardıkları konusunda sırtı sıvazlanan, onaylanan, başarısızlıkları konusunda yüreklendirilen bir aile ortamından geliyor olsun. Ailedeki çatışmaların uygun şeklide çözümlendiğine tanıklık etsin, herkesin elinden geleni yaptığı, anlayış ve hoşgörünün hakim olduğu ama maddi olarak kısıtlılıkların olduğu bir ortamı deneyimlesin.
Lider 2 ❌
Lider 2 daha az çocuklu varlıklı bir ailenin çocuğu olsun. Zihinsel kapasitesi orta/iyi düzeyde olsun.
İyi okullarda okuduğunu ancak bu iyi okullara bir sınav başarısı göstermeden maddi kaynakların kullanımı yolu ile girdiğini ama sorunsuzca okulları bitirdiğini varsayalım.
Büyürken maddi olarak hiçbir zorlanmanın olmadığı ancak psikolojik olarak zorlanmaların olduğu bir ortam düşünelim.
👩🏻👨🏼 EBEVEYN: Anne ve babanın iyi bir eğitimleri ve işleri olduğu, Lider 2 ergenliğin başlarında iken boşandıkları bilgisi var elimizde. Bu anne baba eş olarak işlevsel olmadıkları gibi ebeveyn olarak da işlevsel olmakta zorluk yaşayan insanlar olsunlar.
Lider 2’nin başarıları hiçbir zaman onların başarıları kadar iyi görünmemiş olsun onların gözünde.
Lider 2’nin kısmi ve içten olmayan bir şeklide onaylandığı, küçümsendiği, ailenin imkanları olmazsa bir hiç olduğunu duyarak ve ailesinin hemen hemen hiçbir beklentisini karşılayamadığını düşünerek büyüdüğünü düşünelim.
Aile içinde anne ve babanın boşanmasında, babanın anneye ve çocuklara uyguladığı psikolojik şiddetin ve zaman zaman fiziksel şiddetin varlığı etkili olsun.
Özgeçmişler sonsuz ayrıntılandırılabilir, o yüzden burada duralım.
⚠️ Dikkat çekmek istediğim birkaç özellik var.
👉🏻 Örnekler cinsiyetten, büyüme ortamlarının coğrafi ve politik özelliklerinden ve liderlerin hangi sektörlerde olduğundan bağımsız bir şekilde verilmekte çünkü burada sadece basitçe aile içi dinamiklere odaklanmak istiyorum.
👉🏻 Bu örnekleri okuyanlar, hayali liderlerimizin hangisinin yaşamın gerçekçi şartlarının bilgisine daha hakim olduğunu, hangisinin iş ortamına daha uygun ve gerçekçi çözümleri taşıyabileceğini, çalışanların hangisinin etrafında insani bir ilgi ve saygı ile toplanabileceğini, bir ekip oluşturabileceğini tahmin edebilirler.
🍏 Öngörebileceğimiz gibi Lider 1 gücünün ve etkisinin sarhoşluğunda olmayan, özgüveni ve öz saygısı yüksek bir lider olacaktır. Umarım ki.. Çünkü geçmiş olumsuz yaşantılarımız ile yetişkinliğimizdeki tutum ve davranışlarımıza aracılık eden çok fazla değişken olduğunu bilmeliyiz.
⚠️ Geçmişteki “a”nın gelecekteki “b”yi direkt olarak belirlediği şekilde bağlantıların olmadığını unutmamamız gerek.
İnsanların geçmişlerinde şiddet olması neredeyse tüm “oyunu” değiştirebilir.
Şiddeti sadece fiziksel olarak düşünmemeliyiz. Psikolojik, cinsel, ekonomik veya sanal şiddet gibi çeşitleri olduğunu unutmayalım.
Karşınızda özgüveni, öz saygısı zedelenmiş, korku yaşamış/yaşamakta olan ve çözüm yolu veya öfkenin ifadesi olarak şiddet davranışını öğrenmiş bir insan olduğunu düşünün.
Şiddet gören bireyler oldukça boyun eğici davranıp, kendisini istismardan korumak konusunda zayıf olabilecekleri gibi, güç dengesi lehine değiştiğinde şiddet uygulayan haline de dönüşebilirler.
Güç ve kontrol meselesini abartılı ve yaralayıcı biçimde ortaya koyabilirler. Onların uyarılma eşiği, canlarının acıması bakımından yüksek olduğundan karşılarındaki insanların da benzer bir durumda olduğunu düşünebilirler.
Beraber çalıştıkları insanları nazlı, çıtkırıldım, zorlanmaya hiç gelemeyen insanlar olarak etiketleyebilirler.
Destek sistemleri bağlamından bakıldığında, işyerlerinin, büyüyen bir çalışma alanı olarak karşımıza çıkan “travmaya duyarlı ortamlar” (trauma sensitive environment) yaratmak için iş başında olmaları gerektiğini düşünüyorum.
Travmaya duyarlı ortamlar yaratmak fikri aslında bu durumu bir halk sağlığı sorunu olarak ele alan sosyal psikiyatrik bakış açısının önerdiği bir perspektiften gelmektedir. Biraz daha detaylandırmak gerekirse;
Öncelikle temel yapı taşı olan ailelerden başlayalım;
Sistemik yaklaşıma göre aileler birer sistemdir. Kendisini oluşturan alt sistemlerden meydana gelirler (eşler, çocuklar ve ailenin diğer bireyleri de birer alt sistemdir).
Sistemler yaşayan organizmalar gibi düşünülebilir. Yani geçirgendir ve aktarımsal süreçlere açıktır.
İşyerleri ya da kurumlar da yaşayan sistemlerdir.
Kendi alt sistemleri olan çalışanlardan etkilenirler ve onları etkilerler. Bu sistemler strese özellikle de kronik ve tekrarlayan strese karşı savunmasız, kırılgan ve dayanıksız olabilirler, sistem kendisi bir travmaya maruz kalabilir ya da travmaya maruz kalan pek çok çalışan ya da lider tarafından yıkıcı etkiler alabilir.
Bu etkiler yine organizasyonel açıdan bakıldığında tıpkı bir bireyde olduğu gibi;
💥 Aşırı uyarılmışlık
💥 Tetiktelik
💥 Öğrenilmiş çaresizlik
💥 Riskten riskli bir biçimde kaçınmak,
💥 Uygun baş etme ve kaçınma yanıtları oluşturamamak
💥 İşleve ve uyuma yönelik olamayan tavır içinde olmak
💥 Artmış saldırganlık
💥 Dedikodu ve söylentilerin bozucu etkileri
💥 Başarıda düşme
💥 Tükenmişlik
💥 Çözülmemiş ve üzerinde çalışılmamış yasın örgüt üzerindeki olumsuz etkisi şeklinde izlenebilir.
Özetle harmonisi bozulmuş liderler/çalışanlardan oluşmuş harmonisi bozuk kurumlardan bahsedilebilir.
Bizler kültürel ve coğrafi konumumuzun kolaylaştırmasıyla travma ile içi içe yaşayan bir toplumun üyeleriyiz. Bu yüzden umudumuzu kaybetmeden bu konularda yazmaya, söylemeye ve üretmeye çok ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
Senin sorularınla belki okyanusta bir damla olma şansım oldu. Bana bu şansı sağladığın için teşekkür ederim.
Çok değerli hocam sayın Dr. Pınar Cohen'e asıl ben içten teşekkürlerimi iletiyorum, ikimiz de umuyoruz ki iş dünyasının engebeli yollarında bu farkındalıkla beraber daha kolay yürüyebiliriz.
Ne diyor Osho:
"Çiçeğin güzel olduğu duygusu çiçeğe ait değildir, bana aittir."
İşte böyle...
Bir sonraki sayıda görüşünceye kadar kendinize "gerçekten" iyi bakın.
Comments