top of page

Türkçe: Yazıyor... Talks! Okan Gürşimşir | 60 Dakika: Kalp Atışlarının Ötesinde, Hayatın Sınırlarını Aşan Bir Deneyim

Updated: Jan 21, 2024


Size bu gün hayata sıkı sıkı tutunmanın mecazi değil bayağı dümdüz fiziksel karşılığı nedir ondan bahsedeceğiz. Bunu Okan'la yapacağız çünkü o hiç de sıradan biri değil artık...

Geçtiğimiz günlerde Okan'ın başına akla hayale sığmayan talihsiz bir olay geldi.


Hastanede kalbi durdu. Hem de bir iki dakikadan bahsetmiyoruz. Tam 60 dakika!!!


Gelin şimdi onu tanıyalım neler oluyor, nasıl bir deneyimdi kendisinden dinleyelim ve onu bu medeni cesaretinden ötürü tebrik edelim!


Dikkat! Bu röportajda anlatılan olaylar sadece Okan'ın başından geçenlerdir. Durumlar ve olaylar kişiden kişiye farklılık gösterebileceğinden tek bir mutlak gerçeği yansıtmamaktadır.

Okancığım, seni tanımayanlar için kendinden biraz bahseder misin?

Merhaba herkese, ben Okan. Öncelikle İremcim sana Yazıyor...'da başarılar diliyorum. Hem çok şık hem de çok dolu bir blogun var. Keyifle takip ediyorum ve bu deneyimimi burada paylaşmaktan dolayı da çok mutluyum.


Ne demek Okancım hoş geldin sefa getirdin ama çok meraktayız, nasılsın bu günlerde?

Şu an gayet iyiyim. Yani en azından fiziksel olarak. Biraz kilo aldım tabii. Yiyip yatıyorum sadece ama dert etmiyorum şu an bunu. Canım sıkılıyor biraz. Son zamanlarda gelişen dizi ve film izleme platformları olmasa sanırım iyice kafayı yemiştim.


Onlar daha fazla oyalanmamı sağlıyor. Bu arada 20 yıldır içtiğim sigarayı bıraktım. Güzel geldi bayağı…


Kendimi çok daha iyi hissetmemi sağlıyor. Kötü koku yok, kötü ağız tadı ve ağız kokusu yok. En önemlisi de boğulma hissi yok…


Burası çok önemli işte “boğulma hissi yok”



Nasıl oldu peki bir anda, neymiş ne değilmiş sana nasıl bilgi verdiler?

Aslında herhangi bir gündü. Hepimiz için sabah kalktığımız ve güne Cuma diye neşeli başladığımız bir gün…

Neşemin eksik olmasının sebebi grip olmamdı. Elimi, ayağımı koyacak yer bulamıyordum, her tarafım dökülüyordu. Tabiri caizse dayak yemiş gibiydim.


Cuma’nın verdiği haftanın son günü olmasının gücüne de dayanarak (hafta sonu güzelce dinlenebilirim diye) çalışıp, akşam ise acil servise gidip serum yiyip hafta sonu da dinlendikten sonra toparlanacağım konusunda kendimi inandırıp günü geçirdim.


O şekilde de tüm olaylar gelişti. Akşam saat 22:00 gibi hastanenin acil servisindeydik eşimle. Damar yolu açıldı ve kan alınıp ağrı kesici yapıldı. En son ise CRP oranımın yüksek olduğunu bunun için de antibiyotik yapılacağı söylendi.


Olaylar işte orada başladı.


Kalp durması anını hissettin mi? Korku, endişe, umutsuzluk gibi duyguları yaşıyor muydun?

Antibiyotik damarıma girer girmez midem bulanmaya başladı, ağzım köpürdü… Konuşamadım, eşimin gözünün içine baktım o ise acı çektiğimi anladı ve bağırmaya başladı.


Doktorlar koşturmaya başladı, ben ise boğuluyordum.

Her geçen saniye etraf flulaşıyordu.


Bir doktor “nefes al, nefes al” diye bağırıyordu, diğeri birkaç ilaç ismini söyleyip hemşireye bağırıyordu, eşimin sadece ağlama sesini duyuyordum ve her taraf yok olmaya başlıyordu…


Herhangi bir korku endişe hissetmedim. Sadece doktorlar konuştukça iyileşeceğime olan inancım daha da artıyordu ama tam tersi her şey gitgide bulanıklaşıyordu...


En sonunda ise eşimin tabiriyle gözlerim kaymış ve yatağa düşmüşüm. Benim tabirimle ise her şey sadece karardı.


Hep merak edilir, kalbin durduğu anlarda, yaşadığın mistik deneyimler oldu mu peki? Gördüğün ya da hissettiğin şeyler, belki değişik bir boyuta geçişle ilgili söyleyebileceğin bir şeyler var mı?

Ve özgürdüm, dünyayı görüyordum, düşünmüyordum.

Sadece biliyordum ki artık elim ayağım yok. Bir bedenimin olmadığını biliyordum.

Sadece hissediyordum.


Dünya kelimeleriyle ifade edemeyeceğim bir bütünlük hissediyordum.

Hala oradaydım. Yani "ben" yok olmadı. Devam ediyordum.


Evrendeki tüm bilgiye sahipmiş gibi hissediyordum kendimi.

“O”na dönmüş gibiydim artık her şey tamamlanmış gibi, sonsuzluğu hissediyordum.


Aniden kendimi bir uçağa benzeyen, uçan bir cisim içerisinde buldum.

Ne acı vardı ne keder.


Sadece çok büyük bir mutluluk vardı içimde. Sadece ben vardım bu uçakta, sanki özel bir jet gibiydi. Birileri de o cismi uçuruyordu tabii.


Kokpite bakmak için kafamı çevirdiğimde ise jilet gibi bir pilot görünüyordu, bembeyazdı. İçeride de beyaz bir ışık kümesi vardı. Sanki içeride başka beyaz pilotlar da vardı.

 

Kafamı camdan bakmak için sağa çevirdiğimde uzun ağaçlarla aynı hizada uçtuğumuzu görüyordum.


Ağaçlar ise yemyeşildi ve hayatımda hiç o kadar büyük ve o kadar yeşil ağaç görmemiştim.


Gökyüzü masmaviydi, aşağıda ise masmavi bir deniz vardı. Etrafta bir sürü rengarenk kelebek, yine rengarenk kuşlarla beraber uçuşuyordu.


Yaklaştıkça suretleri seçmeye başladım. Beden değillerdi sadece enerjilerdi ama hepsi birbirinden ayırt ediliyordu.


Hepsi benden daha önce gelmiş ve ölen insanlardı sanki ve bana bakıp sadece gülümsüyorlardı. Camın kenarındaydılar, sonradan fark ettim ki onlar da uçuyorlardı. Mutlulardı, gülüyorlardı, oynuyorlardı ve sanki beni bekliyorlardı.


Ben de çok mutluydum. Dediğim gibi ne bir endişe vardı ne bir keder...


Hayretler içinde seni dinliyoruz...

Dönüş anına geri döndüğünde kalp masajı ve hayata dönüş anını detaylı bir şekilde anlatabilir misin? Bu süreçte yaşadıkların ve hissettiklerin nelerdi?

Bir ses geldi uzaktan “senin dönmen lazım” diye. Bir kadın sesiydi.

İlk başta anlamadım ne olduğunu. Sonra bir daha geldi. Ses, eşimin sesiydi “senin dönmen lazım” diyordu…


Birden aklıma eşimle geçirdiğimiz anlar gelmeye başladı; evlilik teklifi ettiğim an, evlendiğimiz an, onu ilk öptüğüm an, ilk tanıştığım an… Sonra annem geldi aklıma ve küçüklüğümde korkup ona sarıldığım birkaç an… Ses hala “senin dönmen lazım” diyordu.


Sonrasında birden o masmavi gökyüzü kapkara oldu. Şimşekler çakmaya başladı. Uçak geri geri gitmeye başladı ve ben uçağı bu sefer içinden değil de dışarıdan, tepeden yani gökyüzünden görmeye başladım. Geri geri gidiyordu uçak kalktığı yere.


Birden bir şimşek çaktı. Gözlerimi açtığımda bedenime elektro şok yapılırken buldum. Bedenimin içindeydim ama acı hissetmiyordum sadece elektro şokun beni sarstığını hissettim.


Hemşire yanı başımda bağırıyordu “nabız alamıyorum” diye. Bir yandan ekrandaki çizgi hep yatay akıyordu. Doktor “kalp masajı” diye bağırıyordu. Yanımdaki hemşire yüzümün içine girerek “Hadi Okan, yaparsın” diyordu.


Ben ise hem vücudumda bunların hepsini görürken, bir yandan da vücudumun dışındaymışçasına onlara ölmediğimi ve burada olduğumu anlatmaya çalışıyordum ama kimse beni duymuyordu.


Kalp masajını yapan doktor yoruldu bir süre sonra ve yerine başka bir doktor geçti.

Ben ise hala nabız alamamalarına rağmen bunların hepsini görüyordum ve onlara aslında orada olduğumu kanıtlamaya çalışıyordum.


Birden çok büyük bir acı hissettim vücudumda, kalbimde. Sonrasında doktora bağırdım “Durun yeter artık, kalbim çok yoruldu. Bırakın gideyim artık” diye. Fakat yine duyuramadım sesimi. Sonrasında ise kapkara oldu yine her yer ve derin bir sessizlik.

 

Gözümü açtığımda ise yoğun bakımdaydım. Zor da olsa 1 saat kalp durması sonunda hayata döndürülmüştüm. 48 saat hayati tehlikem olsa da 5 saatte uyanmıştım ama tehlike 48 saat devam ediyordu. Bu yüzden 2 gün yoğun bakımda, 3 gün de serviste yattım.


Toplam 5 günün sonunda kırık göğüs kemikleriyle hastaneden eşimle, el ele çıktık.



Bu korkunç mu değil mi anlayamadığımız deneyim sonrasında hayatında hemen değişen şeyler mutlaka olmuştur...

Tabii... Mesela artık ne olursa olsun bir hastanenin acil servisine gittiğimde, antibiyotik vurulacaksa çok yavaş vurulmasını isteyeceğim.


Bunun olmasının sebeplerinden bir tanesi de bu çünkü. :)


Daha çok anda kalmaya özen göstereceğim. Çünkü gerçekten hayat sadece yaşadığımız anlardan ibaret. Bir an varsın, diğer an yok.


Sevdiklerime daha çok, onları sevdiğimi söyleyeceğim. İstemediklerimle ya da beni negatif etkileyen insanlarla da görüşmeyeceğim. Görüşeceksem de çok zorda kalmam lazım sanırım


Evime, işime, aileme, eşime daha çok sarılacağım ve beni ben yapan şeylerin arkasından sadece gerçekten onların hak ettikleri kadar koşacağım.

 

En başta demiştim ya boğulma hissini bir cebimize koyalım diye.

İşte hiçbir şey için boğulmayacağım artık. Her şeyin fazlası zarar ya işte öyle.


An’ımı zararlılarla kirletmeyeceğim!

Beni ve ailemi sürecin en başından en sonuna kadar yalnız bırakmayan tüm sevdiklerimize çok teşekkür ederiz, iyi ki varsınız.


Bu çarpıcı deneyimi bizimle açık yüreklilikle paylaşan sevgili arkadaşım Okan'a çok teşekkür ederim.

Ona hayata yeniden hoş geldin demek ve ilk görüşümde kocaman sarılmak istiyorum...


Sanırım yalnız değilim!

 

Yazıyor...'u takipte kalın...




Comments


bottom of page